Final Fantasy 10’a âşığım. Bir mübalağa ya da benzetme ya da onun gibi bir şey yapmıyorum. Gerçekten aşk kelimesi ne anlama geliyorsa o anlamda âşığım. Onu gördükçe kalbim sıkışıyor, sürekli onunla vakit geçirmek istiyorum, onunla ilgili söylenen en ufak kötü söze kızıyorum… “Ya bir insan başka bir insana âşık olur, saçmalama” diyorsanız belli ki daha önce bu oyunu oynamadınız. Çünkü bu duygular bana özgü değil, bu oyun oynayan herkese ya bendekine yakın ya da bendekine biraz daha uzak duygular yaşatmıştır (birisinin bu oyuna karşı benim kadar yoğun duygular besleyebileceğini kabul etmemi beklemeyiniz).
Oyunun kelimelere fazla ihtiyaç duymayan, vurucu giriş sahnesi.
Tidus, 10 yıl önce babasını kaybetmiş, her ne kadar ondan nefret etse de onun adımlarını takip etmiş, milyonlarca kişinin yaşadığı metropol Zanarkand’de ünlü bir blitzball oyuncusu olmuştur. Bir gün önemli bir maç sırasında şehir gizemli, dev bir varlığın saldırısına uğrar. “Ona Sin ismini verdik” der Tidus’a yardım eden Auron. Sin bütün şehri yıkıp Tidus’la beraber içine çekerken Auron ona “Bu senin hikâyen. Her şey burada başlıyor” der ve Tidus kendisini bin yıl sonrasında, Spira dünyasında bulur.
Geçen bin yıl içinde Sin bu dünyadaki varlığını sürdürmüş, yıkım ve ölüm getirmeye devam etmiştir. İnsanlar her an saldırı tehdidi altında yaşamakta olduğundan büyük şehirler inşa etmekten genelde uzak durmuşlardır. Spira, doğanın ve eski medeniyetlerin kalıntılarının her yere yayıldığı, ruhani atmosfere sahip bir dünya. Tidus bir taraftan ona ne olduğunu anlamaya çalışırken bir taraftan da bu yabancısı olduğu dünyayı keşfetmeye, oraya uyum sağlamaya çalışacak.
Oyun içi grafikler doğal olarak bir yere kadar gelişebiliyor ama ara videolar uçmuş gitmiş.
Bu, Tidus’un olduğu kadar Yuna’nın da hikâyesi. Yuna bir summoner ve summoner’lar Spira’daki insanlara umut veren, onları hayatta tutan tek şey. Sin’i alt edebiliyorlar ve Sin her ne kadar bir süre sonra tekrar ortaya çıkıyor olsa da insanlar o kısa zaman zarfında rahat uyuyor ve bu kısacık huzur anı summoner’lar için her şey demek. Tidus, yeni summoner olmuş Yuna’nın koruyucularından biri olur ve bu unutulmaz yolculuk tam anlamıyla başlar.
Spira dünyasının o hem canlı hem de hüzünlü atmosferinin çekiciliğini anlatmaya kelimeler yetmez. Ömrü hayatımda, havasını soluma fırsatı bulduğum sayısız oyun dünyası arasında, beni en mutlu edeni Spira oldu. Ve tabii karakterler… Tidus’ta bir Squall ya da Cloud karizması yok elbette ama o “hafif” karakter havasını çok iyi veriyor. Ama bazen öyle şeyler yaşıyor ve öyle tepkilerine şahit oluyorsunuz ki hiç de hafif olmadığını kulağınıza fısıldıyor adeta. Ve de tabii Yuna… “Kutsal”, “iyi kalpli”, “düşünceli”, “sevimli”, “ayakları yere basan”, “sorumluluk sahibi”, “naif”, “hanımefendi”… Bu sıfatların daha çok yakışacağı bir karakter daha olamaz. Öylesine de mükemmel bir seslendirmesi var ki, bütün repliklerini art arda koysanız yıllarca sıkılmadan müzik niyetine dinleyebilirim.
Zordur almak bizden kızı.